Mutlu Bir Hayat mı, Macera Dolu Bir Hayat mı?

Mutluluk arayışının yükselmesi pek de şaşırtıcı değil.
Çalışanlar mutsuz. İş dünyası günümüz beklentilerini karşılayamıyor.
Anti depresan haplarının kullanımı ciddi oranda arttı. İş yerinizde muhtemelen her 3 kişiden 1 tanesi anti depresan kullanıyor. Toplumun ruh sağlığı ise her geçen gün biraz daha bozuluyor.
Bu gibi dönemlerde mutlu olma ihtiyacı doğal olarak yükseliyor. Her ne kadar mutluluk aramakla bulunmasa da, çabayla geldiğini biliyoruz.

Araştırmalar Ne Diyor?

Araştırmalar mutlu bireylerin mutlu olmayanlara göre daha başarılı olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte daha özgüvenli, daha yaratıcı, finansal olarak daha güçlü, daha sağlıklı ve daha üretken oluyorlar. İş dünyasının sevdiği üçlü: başarı, üretkenlik ve yaratıcılık.

İş dünyası Mutluluk Peşinde mi Koşmalı?

İş dünyası da mutlu çalışanlar yaratmak çabasına girdi. Girdi de mutluluktan ne anladığını pek bilemedi. Bu yüzden de sorunlar derinleşiyor. Kulaktan dolma bilgilerle bilen bilmeyen herkes mutluluk konuşuyor.

Mutluluk, onun peşinde koşup, onu aramakla bulunmuyor.

İş yerinde sosyal aktiviteler mutluluğun yara bantları gibi sunuluyor…bu aktiviteler elbette faydalıdır, insanı rahatlatır ama mutluluğumuza etkisi minimaldir.

Mutluluğu iş yerinde odağınıza koyduğunuzda ciddi sorunlar yaşarsınız. Bunun yarattığı sorunlardan biri herkesin sürekli olumlu ve mutlu olması gerektiğine dair bir saplantının oluşmasıdır.Kişisel gelişim furyasına olan en önemli eleştirilerden biri de budur.

Oysa insanlar farklıdır. Gülümsemek doğasının bir parçası olan insana gülmek kolayken somurtkanlığı doğasının bir parçası olan insan için gülümsemek zordur. Üstelik iş yerinde fazla gülen insanların önemsiz algılandığını gösteren bir takım araştırmalar dahi var. Tabii bu gülümsemeyi bırakmanız anlamına gelmiyor, sadece yönetim toplantılarınızda daha ciddi takılmayı denemenizde fayda olabilir diyor…

Mutluluk aynı zamanda içseldir. Salt dışardan enjekte edilmesi pek mümkün değildir. Bu yüzden de iş yerinde mutluluk yaratmak için yapılan “eventler” pek bir olumlu etki yaratmıyor.

Yaşam Kalitesi’ne Odaklan

Mutluluk araştırmaları bizlere mutluluğun %50 oranının genetik, diğer %50 oranınınsa çabayla elde edilebileceğini gösteriyor. Bu oranın %10 oranında bir kısmı, demografik sebeplere dayalı. Yani, gelir seviyesi, statü gibi sebepler. Diğer %40 ise anlamlı aktiviteler. Yani, bireyin kendisini değerli hissettiği ve erdemli bir yaşam sürmesi ona mutluluk verecektir. Çalışma hayatından memnun olan bir kişinin aynı zamanda mutlu bir birey olduğunu söylemek ise pek doğru olmayacaktır.

İşte bu yüzden şirketler çalışmalarının odağına “yaşam kalitesini” koymak zorundadır. Gelecekte ayakta kalacak olan şirketler, yaşam kalitemizin artmasını sağlayan sosyal şirketler olacaktır.

IPPA, Türkiye’de iletişim yönetimini pozitif psikoloji ve yaşam kalitesi odaklı stratejilerle birleştiren tek şirkettir. IPPA tarafından sunulan Pozitif Liderlik Stratejileri, Yaşam Kalitesi Odaklı Sosyal Sorumluluk Projeleri, Pozitif Psikoloji temelli Seminerler,  Kurumsal Sosyal Girişimcilik , Kurumsal Sosyal Marka Yönetimi ve diğer IPPA’ya özel eğitimler ve iletişim danışmanlık projeleriniz için info@ippaworld.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.