Teknolojik gelişmelerle birlikte dijitalleşme sürecine giren şirketler sadece teknolojik yenilikleri adapte etmekte geç kalmadılar. Rakiplerinin kim olduğunu da farkedemediler ve pazar payı kaybettiler.
Örneğin fast food şirketleri rekabet ettikleri şirketlerin fast food alanında hizmet veren diğer şirketler olduğunda ısrarcı kaldılar. Bu yüzden coffee shop’ların onlardan pazar payı kaptığını ve değişen yemek davranışlarının onları nasıl etkilediğini fark edemediler.
Rakiplerinizin kim olduğunu ve ihtiyaçların ne yönde değiştiğini anlamak için, işinizi pazar segmentleri olarak düşünmenin ötesinde bir yaklaşımla hareket etmeniz gerekiyor. Sektörünüzü etkileyen güçler artık salt bağlı olduğunuz endüstrinin mevcut yapısı ile kısıtlı değil.
Pazar payınızı yeniden yükseltmek ve rekabet üstünlüğü kazanmak için endüstrinizin bağlı olduğu konteksti düşünmek zorundasınız. Günümüzde birçok işletme bağlı olduğu konteksti göremediği, gördüğünde de elindeki bilgiyi doğru anlamlandıramadığı için kaybetmeye devam ediyor. Gelecekte ayakta kalacak olan şirketler rekabet ortamını, sektörde değerin yeniden nasıl yaratılacağını ve müşteri değer önerilerini nasıl tanımlanması gerektiğini iş modellerini değiştirerek hayata geçirecekler.
Örneğin, birçok şirket e-ticaret’i, satışların internet üzerinden yapıldığı satış kanalı olarak düşündü. Ürününü online pazaryerlerine koydu ya da kendi e-ticaret sitesini kurarak satış yapmayı tercih etti. Fakat işi online platformlara taşımanın iş süreçlerinin yeniden yapılanması anlamına geldiğini, müşterilerin yeniden tanımlanması gerektiğini, değer önermelerinin yenilenmesi gerektiğini ve bunu destekleyen diğer etkinliklerin neler olması gerektiğini göremedi.
Dijitalleşme salt teknolojinin değil, temelde insanın dönüşümüdür dediğimizde işte tam olarak da bunu kastediyoruz. Yani teknolojiyi kullanmamız gerektiğini anlıyor ama onun gerektirdiği mental dönüşümü gerçekleştirmekte zorlanıyoruz. (Mental dönüşümü sağlayabilme yolları olarak, Korumacılar ve İlerlemeciler başlıklı makaleye bakınız. BrandMap dergisi Ocak 2019 sayısı.)
Platform İş Modeli
Dünyanın en büyük 6 şirketi platform iş modeli kullanıyor.
Unicorn olarak tanımlanan ve 1 milyar dolar ve üzeri değerlemeye sahip start-up’ların %60’ı platform iş modeline sahip.
Global olarak, önümüzdeki 10 yıl içerisinde, ekonomik ticaretin %30’u ($60 trilyon) platform iş modelleri üzerinden yapılacak.
B2B platformlarının 2025 yılına kadar $10 trilyon sosyo-ekonomik değer kazandırması bekleniyor.
Üst düzey yöneticilerin %92’si, iş modellerinin dijital dünyayı göğüslemek için uygun olmadığını düşünüyor.
Dünyanın en değerli 10 şirketinin 7’si platform iş modeline sahip.
Buradan alınması gereken mesaj şudur: rekabet üstünlüğü istiyorsanız, ister B2C ister B2B alanında çalışan bir şirket olun, platform iş modelini çok iyi anlamanız gerekir ki yeni piyasa dinamikleri içinde konumunuzu belirleyerek, platform modelinin endüstrinizi nasıl şekillendireceğini ve sizin bu sistemin neresinde duracağınızı net görebilesiniz. Belki de rakibinizden öğrenmektense, rakibinize yol göstermeyi seçmek isteyebilirsiniz.
İşletmelerin sadece %3’ünün etkin bir platform stratejisine sahip olduğunu bildiğimizden, her sektörde bulunan her şirketin yapacak çok işi var.
Bağlantılı bir dünya düzeninde, platform iş modeli, ürün ve hizmetleri üretenler ile müşteriler arasındaki arz ve talebi optimize eden modellerdir. Platform iş modeli, teknolojik bir altyapı yardımıyla müşterileri, toplulukları, tedarikçileri ve kaynakları birbirine bağlayarak, aralarındaki etkileşim üzerinden değer yaratır. Apple ve Alibaba gibi şirketler bunlara iki örnek.
Platformlarda yer alan şirketlerin sayısı arttıkça bunların etrafında oluşan dijital ekosistemler, yeni iş alanlarının da yaratılmasına neden oluyor. Platformlar ayrıca birden fazla sektörün entegre çalışabilme kapasitesine yakından bağlıdır. Geleneksel iş modellerinde şirketler ellerindeki kaynağın sahibi idi. Bu kaynak ile değer yaratıyorlardı. Platform iş modellerinin en büyük farkı talebe dayalı bağlantılı sistemler olması ve size sahip olmadığınız bir kaynak üzerinden de değer yaratma imkanı vermesidir. Bu bağlamda lineer değil döngüsel bir yapıya sahiptirler. Örneğin Netflix her ne kadar teknolojiyi kullanan bir şirket olsa da bir platform iş modeli olarak değerlendirilememektedir.
Dijital dünyada platform modelleri B2C şirketlerine daha uygunmuş gibi bir algıya sahip olsa da B2B şirketleri (lojistik, üretim, enerji, sağlık, aluminyum, perakende, gayrimenkul vb) platform modellerinden en fazla fayda görecek şirketler. Her ne kadar Avrupalı şirketler platform modellerine geçişte örnek çıkartamıyor olsa da B2B alanında çalışan Alman Klöckner’in platform iş modeline nasıl geçiş yaparak şirketini transforme ettiğini araştırabilirsiniz. Geleneksel sigorta sektöründe yer alan ve iş modelini sekiz yıl önce platform modeline çevirerek dünyanın en değerli sigorta şirketi haline gelen Çinli PingAn’i inceleyebilirsiniz.
İster hibrid bir model geliştirin ister salt platform modeline geçin, güçlü bir platform stratejisi düşünmeye başlamadıysanız, harkete geçmek için ikinci bir pandemiyi beklemek pek de akıllıca olmayacaktır. Bir sonraki sayıda detayıyla platform iş modellerini inceleyeceğim.