Yoga, Kötü Yönetimlere Çare mi?

Yoga dersleri, stres azaltma seminerleri, meditasyon seansları iş yerlerinde “çalışan mutluluğu” şemsiyesi altında sunulan imkanlardan bazıları.

İş yerinizde bu tür seminerlere yer verilmiyorsa, üzülüyor olabilir, keşke bizde de olsa diye düşünebilirsiniz… ki haksız da değilsiniz. En azından bazı şirketler yönetsel sorunlara gerçek çözümler sunana kadar, hindistanın harabelerinden sırf siz mutlu olasınız diye getirdikleri bir meditasyon gurusuna rağmen stresten mahvoluyorsanız, sorunun sizde olduğu konusunda hem fikirler. Öyle ki, toplantılarda artık yönetimler çıkıp, “iki tür stres vardır” diyorlar. Stresini yönetemiyorsan, sorun senindir.

Türkiye’de her 10 çalışandan biri iş yerinde mobbinge, yani tacize uğruyor.

Meditasyon derslerinin ardından mobbing ortamına geri dönen çalışan stresini yönetemiyor ve yüksek düzeyde kaygı yaşamaya devam ediyorsa, eh, muhtemelen sorun yine çalışanın yetersizliğinde yatıyordur!

Kişisel gelişim furyası ve post-truth dönemi herşeyin faturasını bireye çıkartmaya çok meraklı.

Mutluluk seminerlerinin peynir ekmek gibi satmasına şaşmamak lazım. Bir bankada çalışırken “yumuşak başlı” olduğu için yöneticiliğe uygun olmadığını öğrenen Kaan Sekban, ayrıldıktan sonra beyaz yakalı çalışanlarla yüzlerine karşı dalga geçerken, ağlanacak haline gülüyor dinleyici. İyi de yapıyor. Gülmek, depresyona karşı bize süper bir panzehir sunuyor. Yoga ve meditasyon size yeniden insan olmayı, daha berrak düşünebilmeyi ve “yumuşak başlı” olabilmeyi öğretirken, kazandırdığı bu özelliklerin yükselmenize mani olduğunu öğrenmek de, elbette yine sizin kendi sorununuz!

Ne var ki, LinkedIn, Google, Intel, Bridgewater, Salesforce gibi birçok şirketin meditasyon tekniklerini yönetim anlayışlarının içerisine entegre etme çabaları, hiç kuşkusuz, bu furyanın dalga dalga büyüyerek devam edeceğine işaret ediyor. Devam edecektir, çünkü çoğu yönetimler de çok çeşitli anti depresan haplarına sığınarak uyuşturdukları zihinlerine ve kaybolmuşluklarına birer çare aramakta.

Gözünüz Stanford’da Olsun!

Nobel ödüllü 19 bilim insanına ve bilgisayar biliminin nobeli olarak bilinen Turing ödüllü 18 mezuna sahip Stanford Üniversitesi, aynı zamanda $2.7 trilyon yıllık gelire sahip şirketleri kurmasıyla da meşhur.

Bu şirketler arasında Google, Nike, Netflix, Hewlett-Packard, Sun Microsystems, Instagram ve Charles Schwab gibi devler bulunuyor.

Stanford profesörlerinden Jeffrey Pfeffer, “Dying for a Paycheck” adlı kitabında beyaz yakalının işlerinin inanılmaz stresli hale geldiğinden, bu durumun insan sağlığına ve şirket performansına negatif etkisinin ciddi boyutlara ulaştığından bahsediyor.

Araştırmalarıyla ortaya koyduğu verilerde, işten çıkartmaların çalışan üzerinde yarattığı ölümcül sağlık sorunlarından, belirsiz çalışma saatlerinin aile ve sosyal yaşama zaman bırakmamasının çalışana yüklediği stresten, adil olmayan ücretlendirmelerin getirdiği huzursuzluktan, kaotik yönetim sistemlerinin neden olduğu stresten ve yönetimlerin çalışanların üzerine bindirdiği insan üstü yükün yarattığı depresyondan bahsediyor. Ve ekliyor:

“Kötü yönetimlerin yarattığı stres, çalışan mutluluğu adı altında yapılan meditatif aktivitelerle, tek başına çalışanın üstesinden gelmesi gereken bir sorumluluk değildir.”

Pfeffer, kendi sorumluluğunu almamış olan şirketlerin, stresi yönetmeyi bireysel bir çaba olarak sunmasının ve bunu yaparken çalışan mutluluğu için herşeyi yapıyormuş gibi davranmasının, büyük bir yönetsel sorumsuzluk olduğunu ifade ediyor.

Çok uzun saatler verilen görevi bitirmek için çalışan birini iş bitiminde takdir edip, kendisine plaket vererek onore etmenin yeterli olduğunu sanan yönetimler, uzun saatler yoğun çalışmanın insan sağlığı ve işyeri verimi üzerinde yarattığı sorunu görmekte zorlanıyor.

Pfeffer, yönetim kalitesini iyileştirmenin öncelikli olması gerektiğini çünkü Amerika’da yıllık sağlık harcamalarının %8’inin ve bir yıl içerisinde ölen 120.000 kişinin iş yerindeki yönetsel sorunlara bağlı olduğunu savunuyor.

İş yerlerindeki toplu işten çıkarmalar, sağlık sigortasız işci çalıştırma, uzun çalışma saatleri, otonominin verilmemesi, mobbing gibi yönetsel sorunlara bağlı ölümlerin ABD’de 5. büyük ölüm sebebi olduğuna işaret ediyor.

Yaşam Kalitesi Odaklı Yönetim Anlayışları

İş performansını yükseltmek isteyen şirketlerin mutluluk yerine çalışanların yaşam kalitelerine odaklanmaları daha etkili sonuç verecektir.

Popülist yaklaşımlarla pompalanan mutluluk araçları, aynı mutluluğun kendisi gibi anlık hisler yaratırken, yaşam kalitesi odaklı yönetim sistemleri hem çalışanlarınızın daha kaliteli bir hayat yaşamasını sağlayacak hem de şirketinizin performansının yükselmesine etki edecektir.

IPPA, Türkiye’de iletişim yönetimini pozitif psikoloji ve yaşam kalitesi odaklı stratejilerle birleştiren tek şirkettir. IPPA tarafından sunulan Pozitif Liderlik Stratejileri, Yaşam Kalitesi Odaklı Sosyal Sorumluluk Projeleri, Pozitif Psikoloji temelli Seminerler,  Kurumsal Sosyal Girişimcilik , Kurumsal Sosyal Marka Yönetimi ve diğer IPPA’ya özel eğitimler ve iletişim danışmanlık projeleriniz için info@ippaworld.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.

Bu makale Fatmanur Erdogan tarafından Brand Map dergisi Temmuz-Agustos 2018 sayısında yayımlanmıştır.